Emel Kayalı
Çağlar arası bir yolculuktayım. İnsanın geçmişini ve gizemini çözmek için. Tanrıların, tanrıçaların efsanelerinin mitolojik zamanlarında geziniyorum.
Doğayı, yaşamı insan için biçimlendiren tüm olgu ve olaya nasıl bir tanrı yarattıklarını düşünmeden edemiyorum.
Koruyucu, bağışlayıcı, savaşçı, doğurgan…
Kaderlerini teslim edecek kadar da ürkütücü Tanrılar…
Kontrol edemedikleri doğanın tüm hünerlerini üstlenip, insanlığın üzerinde keskin bir kılıç gibi Tanrılar. Yönetmek ve insanı biçimlendirmek derdine düşen Tanrılar. Öyle ki; kendi yarattıklarından bu kadar nasıl korktular?
Ateşi çalıp insanlığa sunan Prometheus duy sesimi!
İsyanın başkaldırışıyla selamlıyorum seni…
Erklik, Tanrıların Tanrıçalarına da bir borcu olmalı. Toprak Ana’dan Od Ana’ya kadar uzanan…
Anneannemin ocağının başında o ateşi söndürmeden bizleri bu günlere taşıması gibi…
Asırlardır hikâyelerde anlatılan Od Ana Ateş Tanrıçasının, benim hayatımda suret bulmuş halidir anneannem…
Ateşin sıcaklığında bizi ısıtıp doyuran, masallar anlatan ve her geçen gün devleşen bir kadındı. Ayakları tutmasa dahi emekleyerek yaşlılığın çocukluğunu yaşayan Şerife Ana!
Uzun örgülü saçlarıyla, bakır kap kaçak dolu evinde tüter ocağı hala!
İri cüssesinde göğüslerindeki analıkla Od Ana!
Ülgen’in kızlarından emanet edilen ateşi Od Ana, tüm ocaklara ve yuvalara koruyucu bir ruhla vermiş ebedi. Çağlar boyunca koruyup kolladığına inanmış, anneannem gibi…
Yuvayı dişi kuşun yaptığı geleneği bozulmadı hala. Her kadın bir tanrıçadır, doğanın tüm kudretini kederine bağlayan, hepimizin anneleri bir Od Ana…
Günümüzde o ocağın ateşi hiç sönmedi, farklı şekillere evirilse de…
Evlerde ocaktaki ateş değil midir, adı Aşk olan. Her evde yanan ışıktır.
Her evi yuvan yapan, o yuvanın görünmez bahçesinde olanca heybetiyle,
umudu ayakta tutan.
Yaşam yoluna, zaman akmaya, asırlar geçmeye devam eder. Hayat Tanrıçaların hürmetine, insanların elinde yalpalana yalpana sürmeye devam eder.
Kimse bilmez; Od Ana ruhun koruyucusudur. Yanan odun, pişen aş olsun yeter ki… O ruhla evlerin yüreğine analarına şekil verir.
Özlemleri, hayal kırıklıklarını, olmaya çalıştıklarımıza, olamadıklarımıza dokunur, yara alan yerlerimizi onarır. Rağmen, her şeye rağmen dört ayak üzerinde sağlamca durmayı öğretir.
Bakırdan evinde bir atın üzerinde, alev saçlarınla dolaşıp koruduğun o ateş, biz kadınlara emanet Od Ana! Sen göğün kat kat üzerinde süzülürken biliyorsun ki; kadınlar var oldukça dünya daha yaşanılır olacak.
Son sözüm anneanne; Torunun Emel senin ocak başındaki yanan ateşin ışığında yaşıyor hala. Hep derdin ya; Acı ve yüreğin ayazı canlı tutar kadını.
Yürekteki yarıklardan yaşlar aksa da yaşama sevincim var hala…
Od Ana’nın yüzü suyu hürmetine, sürçü lisan ettiysem af ola!