MEYVELER TANRIÇASI


Gönül Ocak

Elma dersem çık, armut dersem çıkma.

Her çocuğun, karar vermesini, sonuçlarıyla mücadele etmesini öğreten saklambaç oyunu.

İnsanın herhangi bir seçim sonrasında ki hayatında değişim kaçınılmazdır. Öyle ya da böyle karar vermiş, tercih etmiş olarak sonuçlarını yaşar. Özgür irademizle verdiğimizi düşündüğümüz seçimlerimizde başımıza iyi şeyler de gelebilir kötüler de…  

Hayal ürünü öyküler anlamına gelen mitoslarla insanlığın geçirdiği değişimleri ve düşünme şekillerini anlayabiliriz. Yaratıcılığını nereye kadar götürdüğünü, kolektif bilinçaltının oluşumuna nasıl hizmet ettiğini de. Örneğin sadece bir meyve olan ve tüm coğrafyalarda rahatlıkla yetişen elma üzerine ne çok mitler, söylenceler, masallar, öyküler vardır, kutsal kitaplardan teknolojik kullanıma kadar.

İnsanın kendine özgü sembolleriyle ifade edilen mitoloji, kültür, bilim, din, psikoloji ve sanatta kendine mutlaka bir yer bulmuştur. Bunu, Jack Roubaud daha derli toplu ifade eder, “Mitler dilsel biçimleri, kozmolojik düşlemi, ahlâki ve dinsel kabulleri içerir.”

Roma mitolojisine göre “Yaz Tanrıçası” olarak da anılan, “Meyveler Tanrıçası” ya da en çok bilinen adıyla “Elmalar Tanrıçası” olan “Pomona” vardır. Pomona bir Nympha’dır yani öbür perilere benzemeyen bir peri.  Rubens ve Rembrandt’ın resimlerinde önünde meyve ya da elma kaseleriyle birlikte resmedilir. Bazı heykel sanatlarında da karşımıza çıkar.

            Pomona, ormanları, koruları hiç sevmez, aydınlık ve görünür olan yerlerden hoşlanırdı. Sadece meyveleri, meyve bahçelerini sever, gününü o meyveleri koruyup kollamakla geçirirdi. Evlenmeyi de düşünmüyordu. Oysa hem güzel hem yetenekliydi. Ama erkeklerden kaçıyor, ona evlilik teklif edenleri geri çeviriyordu. Tanrı Vertumnus da ona âşık olmuştu.

Vertumnus aşkını doğrudan söylese reddedileceğini bildiği için her gün yanına başka kılıklarda çıkıyordu. Bir gün yorgun bir çiftçi kılığında, bir gün çoban, başka gün yardıma muhtaç yaşlı adam ya da genç kılığında. Pomana her seferinde gelenlere yardım ediyor, yiyecek içecek veriyor, topladığı meyvelerden yediriyordu. Hikâyenin sonrasını, Önemli Görülmeyen Mitoloji Öyküleri başlığı altında Asyar Tenci imzasıyla çıkan yazıdan aktarayım.

“Vertumnus sonunda dayanamayıp yaşlı bir kadın kılığına girip ona topladığı en güzel meyveleri hediye olarak getirdi. Pomona, “Bunlar ne güzel meyveler böyle,” dedi. Yaşlı kadın da ona, “Senin güzelliğin karşısında bunlar ne ki” karşılığını verdi. Yakınlık kurdu, sohbet ettiler. Pomona bu sohbetten hoşlandı. Yaşlı kadın onu öpmek istedi. Pomona izin verdi. Ama yaşlı kadının öpmesi bir başkaydı. Kuşkulandı, kurtulup birkaç adım ondan uzaklaştı. 

Vertumnus, “Bana bak,” dedi, “şu meyve ağacını görüyorsun ya… Meyvesiz ne işe yarar bu ağaç? Sen öylesin işte. Tek başına yaşamak istiyorsun. Şimdi dinle beni. Vertumnus seni seviyor. Senden başkasına bakmıyor bile. O da usta bir bahçıvan. Sonra Venüs, evlenmeyenlerden, sevmeyenlerden hiç hoşlanmaz. Bakarsın taşa çeviriverir seni.”

Sonra üstündeki kadın elbiselerini çıkarıp attı. Karşısındakinin tığ gibi bir delikanlı olduğunu gören Pomona şaşırdı kaldı. Ne de güzel konuşmuştu delikanlı, bakarsın Venüs sahiden taşa çeviriverirdi. Eh, öyleyse… O günden sonra ikisi el ele verip çeşit çeşit meyveler yetiştirdiler.”

Pomona, tanrılar tanrısı Zeus’un yıllarca dil dökmesi, büyüleyici Satirler, Pan ve Silvanus gibi çapkın tanrılardan hep çekinmiş, onlara, haklı olarak inanmamıştı. Ama tanrıça Artemis’i çok beğense, onun gibi saf ve bakir kalmayı istese de Vertumnus’un aşkına yenik düştü, çünkü onun aşkına inandı. Vertumnus kadın ruhundan anlıyordu. Hiçbir şeye tepeden bakmıyordu. Mevsimlerin değişimini, tohumların olgunlaşıp çiçeğe dönmesini, meyvelerin olgunlaşmasını sağlayan bereket tanrısıydı o. Doğaya ve tüm canlılara bütüncül bakıyordu.

Vertumnus Pomona’nın mutfağına en güzel elmalardan getirir, ona farklı coğrafyalarda yetişen elmaların özelliklerini anlatırmış. Genç ve sağlıklı kalması için de her gün elma yedirirmiş.  

Anlatılarda elmanın girmediği yer yok anlaşılan. Havva ile Ademin kovulmasında, Herakles’in Altın Elma veren ağaçtan üç elma çalmasında, Pamuk Prenses’in elmayı ısırmasında, ergen çocukların gırlağındaki çıkıntıya verilen Adem elmasında, Newton’un Yerçekimi Yasası’nı başına düşen elma sayesiyle bulmasında, filmlere konu olmasında (Da Vinci Şifresinin elma olmasına), Apple markasının ısırılmış elma logosunda, kitaplarda…

Goethe’nin “Genç Wertherin Acıları” adlı eserinde Noel ağacının elmalarla süslenmesi, Kafka’nın Dönüşüm kitabında, böceğe dönüşen oğluna önce değnekle vuran babanın daha sonra ona çürük bir elma atmasıyla onun yaralanmasına yol açması. Yani hükmeden tanrının, tıpkı Havva’yla Adem’in elmayı yedikleri için kovması gibi Gregor Samsa’nın da çürük bir elmayla yaralanıp baba, yani erk tarafından kovulmasında da elma kullanılmıştır.

Elmalar Tanrıçası Pomona bunları duysa ne derdi bilemiyoruz. Ama gerçek şu ki elma her daim değişim, dönüşümün simgesi olmuştur.

En iyisi gökten üç elma düşmüş, biri okura, biri anlatıcıya öbürü de masalın gerçek sahibine diyelim.

Kaynakça:

Kevser Yeşiltaş, Neden Elma

Asyar Tenci, Önemli Görülmeyen Mitoloji Öyküleri