BAĞLAMINDAN KOPMAK (Tanrıça Satılay)


Gönül Ocak

Bir insan neden intihar eder? İntihara sürükleyen nedenler ne olabilir? İlkel toplumlardan günümüz modern toplumlara kadar geçen süreçte intiharın nedenleri değişmiş midir?

İntihar insanın kendi yaşamını, kendi eliyle sonlandırmasıdır diyebiliriz. Kısaca gönüllü ölüm. Altta yatan ise biyolojik, sosyolojik ve psikolojik yönleri olan karmaşık bir davranış şeklini içerebilir. Yani çıkmazın içindeki insanın baş edemediği gerilimden kurtulma hali.

E. Durkheim konuyu sosyolojik açıdan sistematik olarak araştırıp temellendirmiş. İntihar (1897’de Le Suicide) adlı çalışmasında yirmi altı bin intihar dosyasını inceledikten sonra konuyu şöyle değerlendirmiş: İntihar kavramına karşı toplumun grup olarak geliştirmiş olduğu tutum, kişinin kendi dışından gelen zorlamalar, dolayısıyla bu etmenlerin bireyin karakteri ve kişiliği üzerinde etkileşimi.

Psikolojik olarak konuya Freud, intihar davranışını aşırı bağlanılan ve içe atılan nesneyi yok etmenin bir yolu olarak tanımlar. Bir tür kendinden kopmadır. Ve şöyle değerlendirir; ego kendini ancak dışarıdaki bir nesne gibi gördüğü zaman öldürebilmektedir.

Lacan’a göre intihar etme davranışı aynı zamanda “Öteki” ile ilişkilidir. Öteki’nin özneyi dinlemeyi reddettiği durumda, özne kendini dille ifade edemez ve eylemleri ile söz almak durumunda kalır. Bu haliyle, eyleme dökme davranışı Ötekine yöneltilen bir mesajıdır.

Antropologlara göre ise, bütün zamanların en yaygın intihar sebebi utançtır. Bunun yanında ölen kişinin eşine eşlik etme düşüncesi de en eski ve en yaygın intihar etme nedenlerinden biri sayılır.

Mitolojik zamanların sonrasında değerlendirilen intihar olayı hakkında, yukarıda düşüncelerine yer verdiğim bilim insanlarının yaklaşımları dışında örnekler çoğaltılabilir. Varoluş sorunları, anlamsızlığın ve yabancılaşmanın olumsuz etkileri. Mitolojik yani henüz medeniyetle karşılaşmamış dönemlerde ise insanların etkilendiği konular belki daha basit, daha töresel nedenlere bağlıydı. İntihar bazı kabilelerde nadir bazılarında daha sık görülür. Bazı ilkel kabilelerde intihar eden kişiden korkulması gerektiği şeklinde yaygın bir inanış vardır. Özellikle intihar eden kişinin hayaletinin gazabının geri geleceği inanışı çok baskın bir korkudur. Bu inanışa göre intihar eden kişi muhtemelen bir suç işlemiş veya yasak olan bir şey yaparak başına bela almıştır. Bu sebeple ruh intikam arzusu içindedir. İlkel kabilelerde intiharın kötü ruhlarla, intikamla, utançla ve bastırılmış öfke ile ilişkili olduğunu gösteren birçok inanış vardır.

Türk mitolojisinde insanların intiharına tanrıçalardan bazılarının yol açtığına dair çeşitli inanışlar vardır. Örneğin Kötülük Tanrıçası Satılay Ana.

Fesat Tanrıçası da denilen Satılay Ana, Türk Şamanizm’inde veya Tengricilikte geçer. Satmak fiiliyle aynı köke sahip olan bu isim olumsuzluğu çağrıştırmaktadır. Ruh hastalıkları ve intihara sürükleyen Satılay Ana, özellikle çaresiz ve umutsuz insanları intihar etmeleri için kandırmaktadır. Uzun dağınık saçlı, ürpertici bir görünüme sahip olan ve çıplak ayaklarıyla sessizce gezen Satılay Ana kötülüklere neden olmaktadır. Çaresiz, çıkmazda olan insanlara Satılay Ana’nın gönderdiği kötü ruhlar musallat olur, ruhsal hastalıklara yakalanır, çıkmazdan kurtulmak için o kişiler intihar eder. Yine benzeri tanrıça da Alkarısı’dır. Ama Alkarısı sadece lohusa kadınlara ve çocuklara musallat olur. Satılay Ana ise bütün insanlara zarar verir. Bu nedenledir ki adı Kötülük Tanrıçası ya da İntihar Tanrıçası olarak bilinir.

Türk, Moğol halkları arasında adı geçen bu ruhlar yeraltında yaşayan, insanlara zarar veren tek ayaklı, tek gözlü ve kel olarak betimlenen ruhlardır. Leş yiyerek beslenen bu kötü ruhlar insanları yoldan çıkartıp delirtirler. Arka arkaya sıra halinde yürür görünmezler. Satılay Ana’nın gönderdiği bu kötü ruhlar, insanları genellikle yalnız, çaresiz ve sıkıntılı dönemlerde yakalamaktadır. Çirkin yüzlü, gözleri ters dönmüş, saçları yukarıya doğru tasvir edilir.